Mehmet Uçum’dan ‘Terörsüz Türkiye’ çıkışı: İsim vermeden DEM Parti’yi hedef aldı
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, X hesabından yaptığı ‘Pazar Yazısı’ başlıklı açıklamalarına devam ediyor.
“Terörsüz Türkiye amacı demokratik siyasetin münakaşa konusu olamaz” diyen Uçum’un paylaşımında şu sözler yer aldı:
“Terörsüz Türkiye amacı kayıtsız, kuralsız ve pazarlıksız bir biçimde yürürlüğe sokulmuş bir devlet siyasetidir.
İmralı daveti ve fesih kararı ile bu maksadın muhatapları isteneni yaptı. Bundan sonraki boyut fesih kararının sonuçlarının pratikte gerçekleşmesidir.
“MUHATTAP MEŞRU AKTÖRLER DEĞİL”
Silahların teslimi, münfesih terör örgütü mensuplarına ait uygulamalar teknik husustur. Teknik süreç siyasi gündeme gereç yapılamaz. Teknik uygulamalar üzerinden rastgele bir hususta pazarlık arayışına girilemez. Bu konu demokratik siyaset ortamında bahis bile edilmemelidir. Terörsüz Türkiye gayesinin pratik ve teknik bahislerdeki muhatabı meşru aktörler değildir.
Hiç kimse muhatabı olmadığı bir teknik sürecin tarafı üzere davranmamalı, yersiz bir biçimde durumdan görev çıkarmamalıdır. Terörle bağını reddeden yasal siyasetin kendini örgütün yerine koyan bildirilerden kaçınması gerekir.
“AKSİ HALDE ANILAN MEŞRU KESİM…”
Silahın, terörün sorumluluğunu üstlenmeden silah ismine kelam söylenmesi kimsenin kabul edeceği bir durum değildir. Aksi halde anılan yasal kesim bundan sonra çok daha ağır bir meşruiyet meselesiyle karşı karşıya kalır.
Terörsüz Türkiye maksadının son evresi yürürlüğe konuncaya kadar; ilgili meşru siyasetin terör vesayetine karşı çıkmadığı ve terörün tasfiyesi için gereğince uğraş göstermediği, terör örgütünün ise varlığının anlamsızlaşması konusunda açık bir muhasebe yapmadığı bir realitedir. Bugünkü Devlet İnisiyatifinin ve devamında Öcalan’ın davetinin gündeme gelmesinde bunların da tesiri vardır. Hasebiyle hem münfesih örgütün ögeleri hem de yasal siyasetin temsilcileri her fırsatta tabir ettikleri Öcalan’ın en son karar iradesine ait kabullerinde kuşku oluşturacak yaklaşımlardan kaçınmalıdır.
Öte yandan kimi yasal siyasi yapılar üzerindeki terör vesayetinin bittiği İmralı daveti ve fesih kararıyla ilan edildi. Buna karşın kimi ögeler hala daha terör vesayeti varsayımıyla siyaset yapılmasını teşvik ve tercih ederlerse önemli yanlışa düşerler. Bu alışkanlıktan uzaklaşılmalıdır. Bağımsız demokratik siyaset yapma imkanına paha verilmeli ve bu imkan tesirli kullanılmalıdır.
Terörsüz Türkiye maksadına yönelik fikri provokasyonlara karşı sorumluluk sahibi herkesin teyakkuzda olması gerekir. Tekrar kullanılan lisanda, yapılan açıklamalarda, tercih edilen telaffuzlarda istismara açık ve çarpıtılacak yaklaşımlardan uzak durulması son derece kıymetlidir.
Demokratik siyaset yapan herkesin Terörsüz Türkiye amacına tam takviye vermesi ve pratik sonuçların gerçekleşmesi konusunda kararlılık göstermesi tarihi sorumluluktur. Bugün terör devleti ve soykırımcı İsrail’in bölgeye yönelik artan tehditleri de dikkate alındığında bu tarihi sorumluluk konusunda tereddüt yaşayanlar büyük kusur yaparlar.
Terörsüz Türkiye gayesinin pratik sonuçları tamamlandıktan sonra demokrasi ve hukuk ıslahatı sürecini çok daha ileri taşıyacak bir periyoda girileceği şuuruyla hareket etmek hakikat olandır.
Bir başka kıymetli husus; Sayın Bahçeli’nin TBMM’de kurulması daveti yaptığı Ulusal Birlik ve Dayanışma Kurulunun pratik sonuçlar gerçekleştikten sonra gündeme geleceği bilinmesine karşın kimilerinin bu teklifi teknik süreçlerin bir ön kaidesi olarak lisana getirmesi tam bir çarpıtmadır. Sayın Bahçeli’nin tarihsel önemdeki Komite daveti ve bu tip yapan yaklaşımlar ihtimamla ele alınmalı ve istismar edilmesi önlenmelidir.
Terörsüz Türkiye gayesini takiben Meclisin ve siyasi partilerin halkla birlikte yeni anayasa çalışmasına odaklanacağı, Türkiye’nin demokratikleşme sürecini yeni anayasa ile tamamlamak için daha somut çalışmalar yapılacağı öngörülmektedir. Bu sorumluluk legal olanlar dışında hiçbir aktörle paylaşılamaz.
Sonuç olarak Türkiye’nin coğrafik bütünlüğünü, siyasi birliğini, iç ve dış güvenliğini koruyan ve güçlendiren, Cumhuriyetin prensiplerine ve demokratik birikime dayanan, herkesin eksiklik duymadan sahiplendiği yeni bir anayasa için Terörsüz Türkiye’ye geçişle birlikte çok daha uygun şartların oluşacağı açıktır.”
